"Sözlerin en doğrusu Allah'ın kelamı, yolların en hayırlısı Muhammed'in sallallahu aleyhi ve sellem yoludur. Dinde her sonradan çıkarılan şey bid'attir. Her bid'at sapıklıktır ve her sapıklık da cehennemdedir." (muslim 867)

6 Ekim 2018 Cumartesi

Delil İle Amel Etme Zorunluluğu

Bismillah

    Allah Azze ve Celle delil ile hareket etmeyi farz kılmıştır:

"Helak olacak kişi apaçık bir delille helak olsun, yaşayacak olan kişi de keza apaçık bir delille yaşasın…" (Enfal 42)

İnsanlar arasında adaletle hükmet; hevana tabi olma; aksi halde Allah'ın yolundan seni saptırır. Allah'ın yolundan sapanlara ise, hesap gününü unutmaları sebebiyle şiddetli bir azâb vardır.” (Sad 26)

Onlar ancak zanna ve nefislerinin arzusuna uyuyorlar. Halbuki kendilerine Rableri tarafından yol gösterici gelmiştir.” (Necm 23)

Halbuki onların bu hususta hiç bilgileri yoktur. Sadece zanna uyuyorlar. Zan ise hiç şüphesiz hakikat bakımından bir şey ifade etmez.” (Necm 28)

Ve dediler ki: Rahman dileseydi biz onlara tapmazdık. Onların bu hususta bir bilgileri yoktur. Onlar sadece yalan söylüyorlar. Yoksa bundan önce onlara bir kitap verdik de ona mı tutunuyorlar? Hayır! "Sadece, biz babalarımızı bir din üzerinde bulduk, biz de onların izinde gidiyoruz" derler. Senden önce de hangi memlekete uyarıcı göndermişsek mutlaka oranın varlıklıları; Babalarımızı bir din üzerinde bulduk, biz de onların izlerine uyarız, derlerdi. Ben size, babalarınızı üzerinde bulduğunuz (din)' den daha doğrusunu getirmişsem (yine mi bana uymazsınız)? deyince, dediler ki: Doğrusu biz sizinle gönderilen şeyi inkar ediyoruz.” (Zuhruf 20-24)

Onlara (müşriklere): Allah'ın indirdiğine uyun, denildiği zaman onlar, "Hayır! Biz atalarımızı üzerinde bulduğumuz yola uyarız" dediler. Ya ataları bir şey anlamamış, doğruyu da bulamamış idiyseler?(Bakara 170)

Yüzleri ateşte evrilip çevrildiği gün: Eyvah bize! Keşke Allah'a itaat etseydik, Peygamber'e de itaat etseydik! derler. Ey Rabbimiz! Biz reislerimize ve büyüklerimize uyduk da onlar bizi yoldan saptırdılar, derler(Ahzab 66-67)


Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:
Ümmetimden Ehl-i Kitab’dan bir cemaat ve Ehl-i Liben helak olacak!” Bunların kimler olduğu sorulduğunda şöyle buyurmuştur: “Ehli Kitab; Allah’ın Kitabını öğrenip onu Allah’ın indirdiğinden başkasıyla tevil ederek Müslümanların alimleri ile mücadele edecek, Ehli Liben(avam halk) ise şehvetlerine uyup cemaati terk edecek ve bedevileşeceklerdir.”

Ebu Hureyre, Enes, Amr b. Avf el-Muzenî, Urve ve ayrıca İbni Abbas radiyallahu anhum'den gelen rivayetlerde Allah rasulü Sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur;
 Ey insanlar! Size, onlara yapıştığınız takdirde asla sapıtmayacağınız iki şey bırakıyorum; Allah’ın Kitabı ve Sünnet’im. Bu ikisi (kıyamette) havza kadar ayrılmadan beraberce geleceklerdir.”

İbn Amr radıyallahu anhuma’dan: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki:
Allah ilmi insanlardan çekip almaz. Lakin ilmin alınması, âlimlerin alınmasıyla olur. Bir âlim kalmayınca insanlar cahil önderler edinirler, onlara sorarlar, onlar da ilimsiz olarak fetva verirler, hem kendileri sapar hem de halkı saptırırlar.”

“(Ey Muhammed!) Sonra sana dinden yeni bir şeriat verdik. Ona uy. Bilmeyenlerin heveslerine uyma. Zira onlar, Allah'tan gelecek bir şeyi senden asla savamazlar. Zâlimler birbirlerinin dostudurlar; Allah ise, sakınanların dostudur.” (Casiye 18, 19)

            “Onlar ancak zanna ve nefislerinin arzusuna uyuyorlar. Halbuki kendilerine Rableri tarafından yol gösterici gelmiştir.” (Necm 23)

Halbuki onların bu hususta hiç bilgileri yoktur. Sadece zanna uyuyorlar. Zan ise hiç şüphesiz hakikat bakımından bir şey ifade etmez.” (Necm 28)

Bu ayetlerden anlıyoruz ki Allah Azze ve Celle’nin insana bildirdikleri dışında insanın hakikatte bir bilgisi yoktur. O halde delil karşısında hiç kimse görüşüyle veya başka bir şey ile muhalefet edemez. Bilakis herkes delile tabi olmak, her meselesini, her kaidesini delil üzere bina etmek zorundadır.
           
Allah Azze ve Celle, delile tabi olmayan ve taklid edenlerin durumlarını şöyle bildiriyor:

Ve dediler ki: Rahman dileseydi biz onlara tapmazdık. Onların bu hususta bir bilgileri yoktur. Onlar sadece yalan söylüyorlar. Yoksa bundan önce onlara bir kitap verdik de ona mı tutunuyorlar? Hayır! "Sadece, biz babalarımızı bir din üzerinde bulduk, biz de onların izinde gidiyoruz" derler. Senden önce de hangi memlekete uyarıcı göndermişsek mutlaka oranın varlıklıları: Babalarımızı bir din üzerinde bulduk, biz de onların izlerine uyarız, derlerdi. Ben size, babalarınızı üzerinde bulduğunuz (din)’den daha doğrusunu getirmişsem (yine mi bana uymazsınız)? deyince, dediler ki: Doğrusu biz sizinle gönderilen şeyi inkar ediyoruz.” (Zuhruf 20-24)

Onlara (müşriklere): Allah'ın indirdiğine uyun, denildiği zaman onlar, "Hayır! Biz atalarımızı üzerinde bulduğumuz yola uyarız" dediler. Ya ataları bir şey anlamamış, doğruyu da bulamamış idiyseler? (Bakara 170)

Yüzleri ateşte evrilip çevrildiği gün: Eyvah bize! Keşke Allah'a itaat etseydik, Peygamber'e de itaat etseydik! derler. Ey Rabbimiz! Biz reislerimize ve büyüklerimize uyduk da onlar bizi yoldan saptırdılar, derler(Ahzab 66-67)

Size bu kadar açık deliller geldikten sonra, yine de hak yoldan saparsanız, bilin ki Allah, Azîz'dir, Hakîm'dir(Bakara 209)

Muhakkak ki bunlar, Allah’ın Kitâb’ında ve Sahih Sünnet’te taklidi kınayan delillerden bazılarıdır. Bu iki kaynağı en güzel anlayıp hayatlarına geçiren sahâbeler de(radiyallahu anhum)  taklidi kınamışlardır. Bu konuda birkaç örnek vermek gerekirse:
İbn Mes’ûd(radiyallahu anh)  dedi ki:  ‘Sizden biriniz dininde bir kimseyi taklit etmesin! Zira o iman etmişse iman etmiş, küfretmişse küfretmiş olur. İlle de birine uyacaksanız ölmüş olan sahâbelere uyunuz. Zira hayatta olanın fitneye düşmesinden emin olunamaz.’

Mu’âz b. Cebel (radiyallahu anh) da dedi ki: ‘Şu üç şeyden sakının! Âlimin sürçmesi, münafığın Kur’ân ile (Kur’ân’ı alet ederek) mücadelesi ve boyunlarınızı koparan dünya. Âlimin sürçmesine gelince; hidâyet üzere olsa bile onu dininizde taklit etmeyin! Lakin ondan ümidinizi de kesmeyin. Münafığın Kur’ân ile mücadelesine gelince, şüphesiz Kur’ân, yolu aydınlatan bir fener gibidir. Bildiğinizi alın, bilmediğinizi alimine havale edin. Boyunlarınızı koparan dünyaya gelince, Allah kimin kalbini zengin kılmışsa işte gerçek zengin odur!’

İbn  Abbâs (radiyallahu anh) da şöyle demiştir: “Hataları olan alime tabi olana yazıklar olsun.’ Oradakiler: ‘Bu nasıl olur?’ deyince o şöyle cevap verdi: ‘Bir alim kendi görüşüne göre bir şey söyler. Sonra Rasûlullâh sallallahu aleyhi ve sellem‘den gelen ilim ona ulaşınca hatalı olan görüşünden döner. Fakat kişi hala bu âlimin hatalı görüşünü taklit etmeye devam eder. İşte böyle kimselere yazıklar olsun.’

Ebu Muaz, Seyfullah Erdoğmuş(el-çubukâbâdi) Hocanın “Sahih İlmihal” isimli Kitabının “Delil ile Amel Etme Zorunluluğu” Bâbından(s.18-22) ALINTIDIR. Yazıda geçen Rivayetlerin Kaynağına ve Hükümlerine ulaşmak isteyenler ilgili Kitaba müracaat edebilirler.

Subhâneka'llâhumme ve bihamdik ve eşhedu en lâ ilâhe illâ ente estağfiruke ve etûbu ileyk